Blog, Hogwarts

Büyülü Dünyanın Büyülü İlişkileri

Büyülü Dünyanın Büyülü İlişkileri

Büyülü Dünyanın Büyülü İlişkileri

HARRY POTTER ve GİNNY WEASLEY

Belalardan kurtulmaya çalışan küçük Harry, onca olayın arasında, aşka nasıl vakit ayırabildi? İnanın biz de anlayamadık… Gelgelelim, Hermonie Granger ile farklı duyguların yaşanmasını beklerken, ortaya birden Ginny Weasley çıktı. Ya da ‘’hep oradaydı’’ mı demeliydik?

Sessiz tavırlarıyla bile oldukça dikkat çeken küçük Ginny, resmen gözlerimizin önünde büyüdü ve yetenekli sert bir cadıya dönüştü.

Harry ve Ginny’nin birbirlerine olan ilgilerini, sadece küçücük bakışmalarla göstermeleri oldukça tatlı ve bir o kadar kafa karıştırıcıydı. Biz izleyici ve okurlara, ‘’eee şimdi bunlar sevgili mi?’’  sorusunu, sürekli olarak sordurabilmeyi başardılar.

‘’Her başarılı erkeğin arkasında güçlü bir kadın vardır.’’ tabirinin farklı bir örneği olan bu çift, seri boyunca başka kişilerle de görüşmüştü.  Hissettiğimiz tüm kafa karışıklığının sebebi, belki de bundan dolayıdır.

Bakışmalarının yanı sıra küçük bir buseyle anladık ki, aralarında ki yoğun his, diğerlerine hissettiklerinden çok daha farklı.

Ayrıca hayatlarında kim olursa olsun, hikâyenin sonunda birlikte olmayı başaran Ginny ve Harry’nin çocukları, böylesine cesur anne ve babaya sahip oldukları için çok şanslı.

HERMONİE GRANGER ve RONALD WAESLEY

HERMONİE GRANGER ve RONALD WAESLEY

Birbirlerine oldukça zıt bu iki karakterin, bu kadar tatlı bir çift olacağı kimin aklına gelirdi ki? Şaşkın ve yumuşak kalpli Ron, sert ve tedirgin Hermonie karşısında sempatimizi daha çok kazanmış olsa da, onları ilk el ele gördüğümüz o gün de, fikirlerimiz değişmiş olabilir. : )

İki iyi arkadaşın, sürekli birbirleriyle iğneleyici bir şekilde uğraşmasını gören bu gözler, bu dostluğun evlilik ile noktalandığını görünce şaşkınlıktan nasıl bakacağını bilemedi…

Sürekli olarak evci hayvanları Scabbers ve Crookshans yüzünden kavga eden bu çift, seri boyunca gizliden gizliye birbirlerini, başka kişilere savunmaktan hiç yorulmadılar. Bu durumun en güzel örneği; Hermonie’ye ‘’bulanık’’ dediği için sinirlenip kırık asasıyla Draco Malfoy’u cezalandırmaya çalışan Ron, ne yazık ki kendine zarar vermesi…

REMUS LUPİN ve NYMPHADORA TONKS

Bellatrix Lestrange’ın çılgın yeğeni Nymphadora, Hogwarts profesörlerinden olan Remus Lupin’e fena halde âşıktı.

Fakat Lupin, animagusu olan Kurtadam’a dönüştüğünde kendini kaybettiği için zarar verebilme korkusundan dolayı bir süre kendini geri çekti. Ne yazık ki birbirlerine olan aşkları o kadar kuvvetliydi ki, duyguları daha ağır bastığı için her şeyi göze alarak bir araya geldiler.

Teyzesi Bellatrix’in Nymphadora’ya olan öfkesi, annesi Andromeda’dan dolayı olsa da, işin aslı, Voldemort için verilen mücadele de daima ona karşı durduğundan kaynaklı.

Nymphadora’nın en tatlı özelliği ise dilediği gibi şekil değiştirip, ruh haline göre saç rengine çevirebiliyor. Belki de Lupin’in Tonks’ta en sevdiği özellik budur, kim bilir…

NEWT SCAMANDER ve (PORPENTİNA) TİNA GOLDSTEİN

NEWT SCAMANDER ve (PORPENTİNA) TİNA GOLDSTEİN

Fantastik dünyanın sempatik karakteri Newt, sessiz ve sakin bir tavırla, hayatını devam ettirmeye çalıştığı sıralarda karşısına Tina Goldstein çıktı. Newt’un dikkatini çekebilen Tina, inanılmaz çalışkan ve iyi kalpli bir büyücü. Tıpkı Newt : )

Tanıştıklarında çok endişeli ve şüpheci olan Tina, Newt’un hislerinden hiçbir zaman emin olamadı. Newt, oldukça utangaç olduğundan, kendi duygularından emin olsa bile bunu yansıtamadı.

Muggle arkadaşı Jacob’ tan aldığı akıl sayesinde ilerlemeyi başarabilse de, tam anlamıyla açılması oldukça uzun sürdü.

Tina ve Newt her ne kadar konuşmadan anlaşsalar da, aralarında çok sempatik ve samimi bir ilişkiye sahip oldukları gerçeği, hiçbir şekilde değişmiyor.

HAGRİD ve MADAM MAXİME

HAGRİD ve MADAM MAXİME

Ah bizim koca yürekli kocaman devimiz Hagrid. Senin mutlu olman demek aslında hepimizin mutlu olması demek. Hagrid, öyle güzel bir yüreğe sahip ki, tüm iyi insanları ve ona değer verenleri kalbine sığdırabilir. Aynı zamanda kendine boy olarak oldukça uygun birini bulmayı da başardı.

Madam Maxime, Beauxbatons Akademisi’nin zeki ve Fransız disiplininden gelen sempatik müdürü. Hagrid ise zaman zaman Hogwarts koruyucusu, bazen de Hogwarts Profesörü.

Ateş Kadehi serisinde ki mükemmel uyumlarını izlerken, küçük bir heyecana kapılsak da, ilişkilerini Yule Ball’a kadar gizli gizli yaşadıklarına, bizlerde şahitlik edebiliriz. : )

Yarı dev olan Madam Maxime, ne kadar kemiklerinin iriliği yüzünden bu şekilde olduğunu savunsa da, görünüşünün Hagrid’e benzemesi bu savunmayı tersine çeviriyor.

Güzel olan his ise; küçük bir çocuk gibi gizlice ve çok büyük bir heyecanla buluşmalarıydı…

JACOB KOWALSKİ ve QUEENİE GOLDSTEİN

Akıl okuyabilen bir büyücü ve daima söylediğini düşünen iyi kalpli bir Muggle’ın, profiterol tadında ki ilişkilerini hayal etmeye hazır mısınız?

Jacob Kowalski, şişman, kısa boylu ve bıyıklı görüntüsünün altında, aslında koca bir pamuktan yapılma pofidik yaratık besliyor. Güvenilirliği kat ve kat fazla olan Kowalski, Queenie’ye ilk gördüğü andan beri, çok aşık.

Prensesleri andıran bir görüntüsüyle Queenie, Tina’nın sevimli kız kardeşi.

Jacob’ın en büyük hayali o kadar tatlı ki, okuyunca ‘’’aouw tatlı Kowalski!’’ diyebilirsiniz, biz dedik… Neyse en büyük hayali Queenie ile küçük bir pastane sahibi olmak. Ve sanırım yaşlanana kadar da Queenie ile birlikte olmak. Öyle içten dilemiş olacak ki, evlendi ve ikisi birlikte küçücük bir pastaneye sahipler.

ALBUS DUMBLEDORE ve GELLERT GRİNDELWALD

Ve gelelim son olarak;

ALBUS DUMBLEDORE ve GELLERT GRİNDELWALD

İki güçlü büyücü, iki eski dost ve iki eski aşık….

Hogwarts zamanlarında öğrenciyken, Albus, derslerine oldukça düşkün, çalışkan, disiplinli ve bir o kadar da örnek biriydi. Grindelwald ise Durmstrang Okulu’ndan atılan hırslı biriydi. Karanlık büyülere karı olan zaafı ve uygulama çalışmaları yüzünden okuldan atılmıştı.

Birbirlerini yalnız bırakmadan, büyük bir şekilde desteklediler. Fakat olumsuz bir durum vardı ki, Grindelwald’un, Dumbledore’a olan sevgisi, neredeyse muggle nefretiyle aynı orantıdaydı. Muggle ve Muggle soyundan gelen herkese düşman olan Gellert, hayatı boyunca Ölüm Yadigarları’nı aramıştı.

Dumbledore’dan destek bekleyen Gellert, Albus’un ailesini seçmesiyle yıkılmış ve karanlık bir büyücü olmayı tercih etmişti.

Yıllar geçse de birbirlerine olan sevgileri hiç değişmeyen bu çift, yıllar sonra karşılaştıklarında hala aynı hisleri taşıdılar.

Bir yanıt yazın